Darlanan Dar Alan (Awaker)

Fikir,

bir alma verme mücadelesi, kafa duvarlarının tam içinde. İnsan beşleri ile şaşan bir unutkan Arabî kültürde. Varlık anlamsız “O(d)”nsuz közleşmiş könüllerde! Hey haat ki şey denen eşyacıklar unutulmuş tozlu raflarında. Hem ide “talihsiz tarih”te.

Köyden kente göçen bu veletler muamması derin sessizlikler içinde tefekküründen uyanmış “dev”leşemeyen bücürlere fısıldamış üzere iken adeta “faithwhisper” gibi Frenk filmlerinde … Demişler, sen necensen ki ey “Velet” bize böyle eylersen derun ve maderun nutuklar okudun!! Bir cevap yok velette çün cevap bir sataşma idur artık lazım ki hal dili bizlere. Sineler bitap ve harabat ehli defolundu bu zakirler ülkesinde…

Ne cahili kaldı ne mürekkeb-i merkebî ki ben benler uçuştu şu vakt-i selâ münferitlerinde. Nerdesin bre artık imdatım kurudu taa ki taktaklar gelir toprak otelinde. Bir ben varım o otellerde bir de kokuşan leşim! Tonlarca kelime yerine neden dökmedim ki onlarca duaya binlerce katre-i matem zira kafam da gitti artık boş gözler semadan başka bir yere balkmaz gayrı yârenim sensin bu cennet bekletinde.

Ey ordu seni topraktan heykellere çevirsemde bir gün kısık oklar ülkesinde belki umudum vardır diye sattım onca laleyi bir ab-ı hayat gelirde bu hazan mevsiminde… Taştan kalplerde şenlenir o abdallarla aptalları ayıran “ab”tan şeref-i kızıl yapraklı yeşil dikenlimden bir katre iner de iner taa ki bozma kalpler çatlar çoraktan bir çelik irade zınklar ve kaldığı yerden hal filologları Hayy! Hello ya da selam der geçer bizlere!!! çünkü dayanacak kalıntılar da yendi ahbablar kemmiyetinde bir hiç uğruna bu buhurlu sisler mecmuasında.

Beyhude miydik ey salim-i salih nerede idun bunca tufan geçti ki tepelerde nice evlatlar boğuldu bir gecede. Sen sen iken biz buralarda sineleri o kadar tavladık ki elçiler Od Duman’dan bir hayal-i ülke kurdu ey Sultan! Ayıbı biz ettik sen eyleme “Hu” de; beye “Hu” demek bizlere ise iştirak etmek gerek taa ki leşler sarayındaki çürüyen son tahtayım diye dek.

Ner(e)de siyahi heceden süzülen en inceden belli belirsiz hilkat garabetleri, dediklerim atiden maziye midir bilinmez. Zaman sıktı şu Boşî yaşlarımda oldu avare-i könül bu Od Duman oğulları ülkesinde… Cenk eyleyilim cenk zira cenk sabır taşlarında birer harabe! Bizlerse çiçeği taze ellerinde tek hallerden filaloglaşmış “knight-ı muhabbet”leriyiz!

Bre!! Önümüzden çekile tenperver zevkten zevk alan gafilane her kul ki işleri tezden hallede zaten vakit pek dar idur. Daar ağacı ağzını açmış kuyulardan beter! Köşede iki fare bir siyah bir beyaz! Kemir babam kemir..!

Yücel bin Enes

1446 Şaban 15, Polonya/Piastow